28 Şubat 2014 Cuma

Integral Makarna mı?

İnsülin direnci ile tanışmamızdan bu yana 2 ay geçti. Diyet, yürüyüş ve ilaçla 4 kilo vermiş durumdayım. 18 Mart'da doktor kontrolüm var. Doktorcuğum ne diyecek sonuçlar nasıl çıkacak merakla bekliyorum. Ama bu arada boş durmuyorum araştırmalarım devam ediyor.

Insülin direnci bizde aile hastalığı oldu. Kız kardeşime, bana ve en sonunda da babama aynı teşhis konuldu. Ancak bu hastalık babamı daha fazla zorlayacak gibi. Makarnayı bu kadar çok severken yiyemeyecek olması çok can sıkıcı. Gittiği diyetisyen bu durum karşısında "Integral" makarna yemesini önermiş. Neymiş bu integral makarna diyerek soluğu markette aldık. Markette satılan integral makarnalara baktığınızda düz kepekli makarna olduklarını sanıyorsunuz. Üzerindeki integral ibaresi olmasa kepekli makarnadan da ayırt etme şansınız yok zaten.

İntergral eşittir kepekli makarna mı?

Bu soruyu bir süredir takip ettiğim Makarna Lütfen'in sahibesi Tuğba Hanım'a sordum. Tuğba Hanım gıda mühendisi olan bir anne. Ailesinde de diyabet geçmişi olduğunu bu yüzden de tam buğday makarna ürettiğini söyledi. Meğersem İtalyanlar tam buğday makarnaya integral diyorlarmış. İşin özü bu kadarmış. Bizim insanımızda illa bir özentilik vardır ya dikkat çekmek için Türkçe'si dururken her şeyin İngilizce'sini söylerler, aynı o hesap yani. Tam buğday makarnalar da tam buğday olan her üründe olduğu gibi normal den daha fazla posa, mineral ve kompleks karbonhidrat içeriyormuş. Glisemik indeksi düşükmüş ve midede kalış süresi daha uzun olup doygunluğu sağlıyormuş.


Tuğba Hanım, bu kadar bilgiyle bırakmamış mailinde devam etmiş ve bulgur tüketmenin de sakıncalı olmayacağını özellikle siyez bulgurunun tok tuttuğunu yazmış. Çorbalara da dikkat etmemiz gerekiyormuş, normal un yerine tam buğday unu kullanmalıymışız. İrmiği bile tam buğday kullanın diyor.

Tuğba Hanım birde örnek vermiş :)

Çocukluğundan beri Tip 1 diyabet olan bir dostunun kan şekerinin aç karnına 82 iken bir tabak kerevizli tam buğday makarna sonrasında sadece 92 olduğunu yazmış. Ne güzel bir haber değil mi.

Mail de bir hatırlatma daha yapmış. O da porsiyon konusu. Diyetisyeninizin verdiği ekmek değişim ölçülerine uyarak yiyeceksiniz diyor. 1 porsiyon 60 gr diyor. Yani neymiş makarna tam buğday diye bütün paketi yemeyecekmişsiniz.


Makarna Lütfen'den birkaç ürün; Biberli ve Domatesli Tam Buğday Makarnası, Sebzeli Çorbalık Tahıl Karışımı, Anne Köftesi Harcı, Brokolili Sebze Çorbası Karışımı, Porçini Mantarlı Makarna Sosu. Ürünlerin tariflerine ulaşmak için lütfen isimlerine tıklayın.

Bu sağlıklı sebzeli tam buğday makarnalara ve daha fazlasına ulaşmak için ise Makarna Lütfen'in internet sitesi http://www.makarnalutfen.com. Özellikle Hikayemiz bölümünü okumanızı isterim.

Sade tam buğday makarnalara ise büyük market zincirlerinde bulabilirsiniz.



21 Şubat 2014 Cuma

Su içmek

Su içmek ne kadar zor olabilir ki!

Ah ah benim gibi bütün günü bir bardak su ile geçiren biri için su içmek zehir içmek gibi. Hele şu kış mevsiminde diyet yaparken 2 litre suya ulaşmak mümkün olmuyordu. Taa ki aşağıda resmini gördüğünüz uygulamayı bulana kadar. Bir bardak su 200 ml olduğuna göre günde 10 bardak su içmem lazım diye programa giriş yapıyorsunuz. Bana sabah 9:00 dan 22:00'ye kadar hatırlat diyorsunuz. Oda zırt pırt öterek, titreyerek size haber veriyor. Bazen asap bozucu olmuyor değil ama bu uygulama sayesinde 2 litre suyu içmeyi başarıyorum. Sizlere de tavsiye ederim. 

20 Şubat 2014 Perşembe

Cakes Pasta Malzemeleri

Kızımın dişbuğdayı için yaptığım şeker hamurlu kurabiyeler ve lolipop keklerimi biliyorsunuz. Bunları yapmak için Ankara'da uzun süre alışveriş yapacak yer aradım. Nereye gitsem memnun kalmadım. Aradığım ürünü bulamadığım gibi benimle aklı başında doğru düzgün ilgilenecek birilerini de bulamayınca internetten alışveriş yapmıştım. Ta ki bugüne kadarmış. Bugün Karum İşmerkezinde açılalı daha bir hafta bile olmamış bir pasta malzemeleri dükkanı ve sahibesiyle tanıştım. Asena Hanım, "pasta malzemeleriniz artık çok yakınınızda" diyor sizleri de bekliyor. Fotoğraflardan anlaşıldığı üzere kendimizi tutamayıp kız kardeşimle alışverişte yaptık. 

Kelebek Kek Kalıbı

Çok lezzetli ve yumuşacık şeker hamuru

Kelebek Basmalı Kupat (kurabiye ve şeker hamuru kesmek için), Gıda Boyaları, Ortanca şekilli silikon kalıp


13 Şubat 2014 Perşembe

Kilo Verme / Verememe

Diren İnsülin yazımdan sonra 1,5 ay geçti. Bana ilk 15 günde, ilaç içmeme rağmen kilo verdiremeyen diyetisyeni tabii ki bıraktım. Önceleri kendi kendime dikkat ederek devam ettim. Ama yine sonuç alamayınca Elif Ezgi Uzmansel'in listelerine tekrar başladım. Yalnız bu sefer direkt olarak 2.haftadan başladım. Hatta onunda ortasından çarşamba gününden :) 

16 gündür listelere devam ediyorum. Cumartesi gününe kadar her şey güzeldi. 11 günde tam 2 kilo vermiştim. Ama pazartesi gününden bu yana 1 kilosunu geri aldığımı fark ettim. Bayan olmanın, her ay yaşadığımız değişimlerin etkisinin olduğu bir gerçek. Ben yinede azim ve kararlılıkla listelere devam ediyorum. 

Bakmayın İnsülin Direnci teşhisinden bu yana toplamda 3 kilo vermiş durumdayım ama ben ilacın etkisi ile daha hızlı kilo vereceğimi düşünüyorum. Evdeki hesap her zamanki gibi çarşıya uymadı. Buna da şükür deyip yolumuza devam edeceğiz. Umarım bu sefer kilo verdiğim gibi aynı kiloda kalmayı da başarabilirim.     

12 Şubat 2014 Çarşamba

Bonibon Dolu Minik Cam Kavanoz Bebek Şekerleri


Çilek Temalı Doğum günü süslemeleri yazısını yazarken aklıma kızımın doğumunda ziyarete gelenlere ikram için hazırladığım bonibon kavanozlarım geldi. Hastane odasında dağıtımı kolay olur diye düşünmüştüm ama 35 haftalık sürpriz bir doğum olunca hazırlamaya fırsatım olmamıştı. Bizde hastane dönüşü hazırlayıp ev ziyaretine gelenlere ikram ettik. Etiketler yine el emeğimdir. 

Çilek Temalı Doğumgünü Partisi Süslemeleri

Kuzenimin kızı kısaca yeğenim 1 yaşını doldurmaya hazırlanıyor. Farklı iller de birbirimizden uzakta da yaşasak annesinin ricasıyla ellerim oralara kadar uzandı. Duru Hanım için Çilek temalı birkaç parça doğumgünü süslemesi hazırladım. Tabii bu meşakkatli iş çıktıların alınmasıyla başladı. 


Çıktıların tek tek kesilmesiyle devam etti...


Kurdele ve çift taraflı bant yardımıyla da son hallerine ulaştılar... Denemek için gece yarısı sofra kurdum ve işte fotoğraflar...   


"Duru 1 Yaşında" Afişi 


Amerikan Servisi 


Peçetelik 




Baton Çikolata Ambalajı



10 Şubat 2014 Pazartesi

0-1 yaş en çok kullandıklarım

Kızım 16.ayını doldurdu. Bu dönemde en çok kullandığım ürünlerden biraz bahsetmek istedim. Hem kendim unutmayayım hemde siz değerli arkadaşlarımın sorularına yanıt olsun istedim. Unutmayın burada yazanlar benim gerçekten kullandığım ve yaşadıklarım nedeniyle memnun kaldığım veya kalmadığım ürünler. Benim memnun kalmamış olmam sizin de memnun kalmayacağınız anlamına gelmediği gibi tam tersi de olabilir. En iyi değerlendirmeyi siz yapacaksınız...  

Sıralama yapmadan dümdüz aklıma gelenleri yazıyorum. 

- Sudo Krem - ismini duymuşsunuzdur. Önceleri sadece Mothercare mağazalarında satılan şimdilerde eczanelerde bulabildiğiniz bir pişik kremi - etkisi kuvvetli - tavsiye ederim.

- Huggies Bebek Bezi - kızım doğmadan önce bez stoku yapmayı gerek görmedim. 35 haftalıkta doğunca ben doğumdayken kız kardeşim primanın yenidoğan bezlerinden bir paket aldı. Daha 2.bez değişiminde bezin petek dokusu poposuna yapıştı. Bunu görünce hemen Huggies aldık. O gün bugündür huggies kullanıyoruz. %95 oranında pişik olmuyor. Sıcak yaz günlerinde yada diş çıkartırken pişik yaşıyoruz. Bu durumda da Sudo kullanıyoruz.

- Huggies Islak Mendil - Yine denediğim mendiller arasında en pişik yapmayanı budur diyebilirim. Uni Baby ve Fresh and Soft'lar da güzel. Ancak Prima'yı yine sevemiyorum. Kokusu bile hoş gelmiyor vede ne zaman kullansak şansımıza pişik yaşıyoruz. O nedenle de kullanmıyorum.

- Otri Bebe Burun Aspiratörü - Kendi nefesinizin kuvveti kadar çekim yaptığınız için çocuğunuza zarar verme şansınız yok, aklınız kalmıyor. 

- Sebamed Şampuan - İlk aldığımız şampuan buydu ancak 2.ayın sonunda konak oluştuğu için Mustela'nın konak giderici köpük şampuanını kullanmaya başladık. 10 gün kullanınca konaktan eser kalmadı ama şişe bitene kadar kullanmaya devam ettik. O bitince Sebamed'e geri döndük. Sebamed sadece şampuan, vücut için ayrı bir ürün almanız gerekiyor. Sebamed de bitince ikisi bir arada bir ürün olan Bioderma'yı tercih ettim.

- Pompa - Kızım 9 ay boyunca kendi emdi, sonraki 4 ay boyunca da sağdığım anne sütünü almaya devam etti toplamda 13 ay anne sütü almış oldu. Bu dönemde iki farklı Pompa kullandım. İlki daha hastaneden çıkmadan eşimin aldığı Medela'nın küçük elektrikli pompası idi. İlk başlarda gayet güzel işime yararken Mastit dedikleri lanete yakalanınca işime yaramamaya başladı. Bizde Avent'in elektrikli, çantalı pompa setinden aldık. Ondan sonra da sonuna kadar aventi kullanmaya devam ettim. İşe giderken de çantalı olması işime geldi.

- Biberon olarak Avent ve Dr.Brown'u birlikte kullanıyorum. Kızım sütü Dr.Brown'dan içmeyi tercih ediyor. Avent'leri de meyve suyu ve su için kullanıyoruz. Kızımın tercihi bu yönde. Dr.Brown gaz yapmaması açısından kesinlikle daha iyi.

- Emzirme - Emme sürecimiz pek iyi başlamamıştı. 2 aya yakın kelebek dedikleri aslında meme uçlarını korumak için kullanılan silikon aparatlarla emzirdim. 2 ay sonra kuvvetlenince kendi kendine emmeye başladı. Problem yaşıyorsanız çok pahalı olmayan bu ürünlerden kullanın derim.

- İçe çökük meme uçu vb. problemleriniz var ise Avent'in Niplette isimli ürününe bir göz atmanızı tavsiye ederim. Küçük pompalarda iş görmüyor değiller. 

- Göğüs Pedi olarak da Lansinoh'un pedlerini tavsiye ederim. İncecikler ama acayip sıvı tutuyorlar. 

- Göğüs Kalkanı olarak Avent'i tercih ettim. Ne kadar süt birikti anlatamam size. 

Avent Annesi gibi oldum ama cidden güzel ürünler hakkını vermek lazım. Kocamda Philips suponsorluğunda mı büyütüyoruz biz bu çoçuğu diyordu. O kadar diyim.

- Avent ürünlerinden devam edersek Via Kapları özellikle ek gıdaya geçtikten sonraki zamanlarda hazırladığınız yemekleri saklamak ve taşımak için güvenle kullandığım ürünler. 

- Avent ürünleri arasında kullanıp da beğenmediğim tek ürün sulukları. Suluğun kapağının altında damla akıtmaz olmalarını sağlayan silikon bir kapat mevcut. Su içmek isteyince bu parçayı çıkarmanız gerekiyor ki bu durum dışarıdayken hijyen açısından pek uygun gelmiyor bana. Peki onun yerine ne kullanıyorsun derseniz ben aradığımı bulamadım siz bulursanız haber verin. Aventin Truman alıştırma bardaklarından da aldım ama onuda kızım kullanmayı beceremedi. 

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Diğerleri de kısmetse başka yazıya...


8 Şubat 2014 Cumartesi

İtalya Gezisi - 11.gün - Eve Dönüş

08:20'de uyandık, kahvaltının ardından check out yaptık. Metroya atlayıp tren garına gittik. Ekranlardan treni kontrol ettik baktık ki aynı yöndeki bizden önceki tüm trenleri iptal etmişler. Daha önce bileti iade etmek istemiştik almamışlardı. Bekleyemeye devam ettik bir ümit bizimki kalkacak diye bekledik ama bizim trende iptal oldu. 10€ da olsa biletlerimiz yandı. Hemen bizim Havaş gibi Bergamo'ya giden otobüsler için bilet aldık. Saat 11:00 de otobüs kalktı. Bu otobüsleri beklerken bavullarınıza dikkat etmenizi tavsiye ederim. Bizim başımıza gelmedi ama annemler az daha bavullarını çaldırıyorlarmış. Bergamoya gidiş 1 saat sürdü. Bundan sonrası uçağa biniş İstanbul'a varış Ankara'ya gidiş ve en sonunda eve varış. Çok şükür sorunsuz bir seyahat geçirdik. 

İtalya Gezisi - 10.gün - Milano - Como


08:20'de alarm sesiyle uyandık. Kahvaltının ardından metro ile tren garına gittik. Dün aldığımız Bergamo'ya gidiş tren biletlerimizi iade etmek istedik ama almadılar. Bizde Cadarno garından 10:40 treni ile Como'ya gittik. 11:40'da Como'ya vardık. Trenden inip hemen sahile doğru yürümeye başladık. Karşımıza göl gezintimizi nasıl yapıcaz diye bakınmaya gerek kalmadan karşımıza bilet ofisi çıktı. 1 Saatlik tur bileti aldık. Dün Milano'daki havaya nazaran bugün Como'da hava güneşliydi. Turun sonunda meydan da öğlen yemeğimizi yedik. 14:47 treniyle Milano'ya geri döndük. 


15:47 de Milano'ya varmıştık. Metroyla Brera Müzesine gittik. Önce bir kaybolduk sonra neyse bulduk müzeyi gezdik. Çıkışta metro durağına giderken biraz vitrin gezdik. Eşim hastalanmaya başladığından eczaneden ilaç aldık (ingilizce bilmeyen bir italyandan ilaç istemekte baya zor oldu.) ve erkenden otelimize gidip dinlendik. 

7 Şubat 2014 Cuma

İtalya Gezisi - 9.gün - Milano

07:20 de alarm sesiyle uyandık. Kahvaltının ardından 08:15 de terminal de trenimizi beklemeye başladık. Tren kalkmasına 15 dakika kala perona yanaştı. Tam 9:00 da da hareket etti. 10:45 de Milano'ya varmıştık. Önce turizm info'yu bulmaya uğraştık. Haritalarımızı aldık. Sonra da 48 saat geçerli metro biletlerimizi aldık. En son da uçağımızın kalkacağı Bergoma'ya giden tren biletimizi aldık. Bunun için acele ettiğimizi sonradan anlayacaktık. 



Milano tren garındaki işlerimizi hallettikten sonra metroyla otelimize gittik. Bavulumuzu bırakıp tekrar metroya binip Leonardo'nun Son Akşam Yemeği'ni göremeğe Sante Maria della Grazie'ye gittik. Ancak 2 hafta sonrasına rezervasyon yaptıklarını öğrendik. Onun yerine Leonardo'nun el yazmalarının olduğu bir sergiyi gezdik. Oradan çıkınca kaleyi gezmeye gittik. Kaleyi ve müzeyi gezdikten sonra Duomo'ya doğru yürümeye başladık. Yürürken öğlen yemeği yiyebileceğimiz bir yer bulmaya çalıştık. Fiyatlar Roma'ya Floransa'ya göre ateş pahası. Bakına bakına Duomo'ya ulaştık. Yağmur yağmaya başladı bizde Duomo'nun karşısındaki McDonalds da yemeğimizi yedik. Yemekten sonra Duomo'yu gezdik. Duomo'nun yanındaki ünlü Pasajları Galleria Vittoria Emanuele'i gezdik. Çok küçükmüş ona karar verdik. Scala Tiyatrosunu gördük. Museo Poldi Pezzoli'yi gezdik. Müzeden sonra dünyaca ünlü markaların butiklerinin arasından yürüdük. 

Metroya bindik otelimizin durağında indik. Uzunca bir müddet alışveriş yapabileceğimiz market aradık. En sonunda bulduğumuz marketten akşam yemeği için alışveriş yapıp otele döndük. Check-in işlemlerinden sonra odamıza çıktık. Oda değilde bir oda bir salon ev diyebilirim. Apart şeklindeydi. Mutfak - Salon herşey vardı. Yemeğimizi yerken ertesi günün planını  yapdık. İnternetten Muhteşem Yüzyılı bile seyrettik. 

Neden çıkıp gezmediniz diyenler olabilir. Roma ve Floransa'dan sonra Milano bize karanlık kasvetli geldi. Bunda yağmurlu havanında etkisi olabilir. Tabii 8 gündür haldır haldır gezdiğimiz için halimiz de kalmadı değil. Yarın bugünden güzel geçecek gibi çünkü Como'ya gidiyoruz. 

6 Şubat 2014 Perşembe

İtalya Gezisi - 8.gün - Floransa

Sabah 7'de telefonun alarmına eşlik eden kilise çanları ile uyandık. Kahvaltımızı ettik, 8 de yollara düşmüştük bile. Roma'yı bahar havasında gezmişken Floransa da kış mevsimini yaşamaya başladık. Hava çok soğuktu. 

İlk durağımız olan Medici Şapelinin açılmasını beklerden ısınmak için Floransa'nın Hal'i diyebileceğimiz Mercato Centrale'yi gezdik. Şapele döndüğümüz de nihayet açılmıştı, gezimizi yaptıktan sonra 2.durağımız olan San Lorenzo'ya yürüdük. Burasıda saat 10'da açılıyormuş mecburen sonraki durağımıza devam ettik ve San Marco Manastır'ına geldik. Hem kiliseyi hemde müzesini gezdikten sonra tam karşıdaki Tabiat Tarihi Müzesi'ni (bizdeki MTA müzesi benzeri) gezdik. Bendeniz Jeoloji Mühendisi olduğumdan paleontoloji bölümü olmasa da mineraloji bölümü benim için muhteşemdi.

Saat 11'de Duomo'yu gezmek için sıraya girdik. Meğersem Duomo'nun kubbesine de çıkıla biliniyormuş 15€, tabii ki çıkmadık. Birde bodrum katında Kripta isimli bir kısım varmış burasıda 3€ karşılığında geziniliyor ancak biz girmedik. Çıkışta Duomo'nun arkasına düşen müzesine girdik 6€. Burada gördük ki ilk gün girdiğimiz kule ile kripta + kubbe + müze 30€ luk tek bir bilet ile geziliyormuş. 


11:30 gibi Bargello Müzesi'ne giriş yaptık. Müzeden sonra Uffizi Galerisi'nin çıkışının karşısında bir restoranda makarna yiyerek karnımızı doyurduk. İtalya'da yediğim en iyi makarnaydı diyebilirim. Yemeğin ardından Galileo Müzesine gittik ancak giremedik çünkü salı günleri saat 13:00 de kapanıyormuş. Bu seyahatte gezemediğim için üzüldüğüm tek müze burası oldu. Ponte Vecchio'dan geçerek Palazzo Pitti'ye devam ettik. Sarayın önündeki ressamlardan bir tablonun fiyatını sorduk 90€ olduğunu öğrenip devam ettik. 

Saat 13:30 da Palazzo Pitti'ye giriş yaptık. 5 ayrı müze aynı bina içinde bulunuyor. Gez gez gez bitmiyor. Sarayın kendi ayrı güzel, içindeki eserler ayrı güzel, bahçesi ayrı güzel. Hatırladığım kadarıyla 3 günlük bilet alıp sindire sindire gezilebilir. Palazzo Pitti'nin arka kapasından çıkmayı başardığımızda saat 16 olmuştu. Buradan ilginç yollardan (kimsenin geçmediği) geçerek yokuşlar inip yokuşlar çıkarak, Piazza Michelangelo'ya vardık. Davut Heykeli'nin bir kopyasının sergilendiği panoramik şehir manzarasının izlendiği bu meydanı da gezdikten sonra Duomo'nun bulunduğu karşı kıyıya geçtik. Akşam yemeğine kadar ara sokaklarda dolandık. Bir kahvecide kahvemizi içip panini yedik. Akşam yemeğimizi de otelimizin altındaki ilk gün gidip Floransa üsulu bifteğimizi yediğimiz lokantada yedik. Kahvelerimizi içtikten sonra otele dönüp bavulumuzu hazırladık ve uykuya daldık. Yarın ki durağımız eve dönüş uçağımıza bineceğimiz Milano.

5 Şubat 2014 Çarşamba

İtalya Gezisi - 7.gün - Floransa - Pisa

Saat 8:00 de telefonumuzun alarmı ile uyandık. Gerçi saat 7 civarında çalan çan sesiyle uyanmıştık ama uyumaya devam etmiştik. 08:30 da kahvaltıya indik. Roma da ettiğimiz kahvaltılardan sonra otelin küçücük açık büfesi bize kocaman geldi. Salam, peynir neredeyse 10 çeşit reçel, portakal suyu, cornfleks, süt....


Kahvaltıdan sonra Tren garının yolunu tuttuk bizi Pisa'ya götürecek trenimizi bulup bindik. Yine çok dakik bir şekilde 09:28 de trenimiz hareket etti. Yolculuğumuz 1 saat sürdü. Hemen yürümeye başladık, acemilikle biraz yolu uzatarak kulenin olduğu yere 20 dakikada vardık. Kule biletlerini almak için gişeye yöneldik. Sadece kule için 15€, geri kalan müzeler içinse adam başı 10€ istiyorlar. İki kişi toplamda 50€ tutuyor. Biraz pintiliğimiz tuttu diyebilirim. Eğik olduğu her yerinden belli olan bir kuleye çıkmak için 15€ bize fazla geldi. Katedral, vaftizhane ve kulenin etrafında dolanıp fotoğraflarını çektikten sonra geri dönüş yürüyüşümüze başladık. 12:32'de kalkan trenimiz 13:32'de bizi Floransa'ya geri getirdi. 

İlk durağımız otelimizin yanında bulunan, sabah çanlarıyla bizi uyandıran Santa Maria Novella Bazilikası oldu. Kilisenin Firenze Card ile gezilebilen bir de müzesi mevcut, burayı da gezdik. Müzenin çıkış kapısının karşısında bir fotoğraf müzesi gözümüze çarptı. Firenze Card'ın burada da geçtiğini görünce eşim çok sevindi. Fotoğraf meraklısının gezmesi gereken bir müzeymiş, tavsiye ederim.


Sonraki durağımız Brancacci Şapeline giderken köprüyü geçer geçmez gözümüze ilişen ilk pizzacıda karnımızı doyurduk. 15:30 gibi Şapeli gezdik oradan da Santo Spirito Bazilikasına gittik. 5 dakika kadar açılmasını bekledik. Saat tam 16:00 da kapıları açtılar, hızlı bir turun ardından Palazzo Pitti'nin önünden ünlü Ponte Vecchio köprüsünden geçerek Santa Croce Bazilikasına vardık. 17:00 de kapanacak olan gişeden 16:51'de bilet alıp içeri girdik. Çok ama çok hızlı bir tur atıp 17:15 de çıktık. Pestilimiz çıkmış olmasına rağmen günün son müzesi olarak 17:36 da Palazzo Vecchio'ya giriş yaptık. 18:30 gibi buradaki turumuz bitmişti. Piazza della Republica'ya doğru yürüdük ama sonra Duomo tarafına dönüp Bottegane'de Şinitzel, Salata, Cola, su, tatlı menüsü yedik. 49€ verdik ama ancak kendimize gelebildik. Otele döndüğümüzde tükenmiş bir haldeydik.  

4 Şubat 2014 Salı

İtalya Gezisi - 6.gün - Floransa

08:30 da kahvaltımızı yaptıktan sonra minik otelimizden bavullarımızı alıp Termini tren garına yürüdük. 5 numaralı perondan trenimize binip koltuklarımıza yerleştik. Tam 09:45 de tren hareket etti. 09:50 de biletlerimiz kontrol edildi. 11:10 gibi de Floransa'ya vardık. Tren garından ayrılmadan Floransa'dan sonraki durağımız olan Milano için biletlerimizi aldık 106€. Tren garının karşısındaki Turizm Info'dan Firenze Card almak istedik ancak bankodaki hanımefendi kendilerinde bulunmadığını Palazzo Vecchio'dan alabileceğimizi söyledi. Bizde haritamızı alıp otelimize gittik. Otele check-in saatinden önce gittiğimizden sadece bavulumuzu bırakabildik. Otelden çıkıp gezmeye başladık. Duomo'ya geldik pazar günü olduğundan 2 saatte bir düzenlenen ayinlere katılabiliniyordu. Vaftizhanenin kapısını ve Duomo'yu dışarıdan dolandıktan sonra eşim yine çıkılacak bir kule buldu; Katedralin çan kulesi -Giotto'nun Çan Kulesi-. Bu kuleye de 400 küsür basamakla çıkılıyor. Çıkana kadar canın çıkıyor üzerine de kişi başı 6€ veriyorsun. Ancak gördüğün manzara tabii ki muhteşem. Birde acayip rüzgar esiyor.


Kuleden sonra Via dei Calzaiuoli'den Piazza della Signoria'ya indik. Uzunca bir süre Uffizi'ye nereden gireceğimizi nereden bilet alacağımızı çözemedik. Ciddi de bir sıra vardı. Aslında Firenze Card almak istiyorduk ama kime sorsak bize nereden alacağımızı söyleyemedi. En sonunda Turizm Info'daki hanımefendinin haritada Palazzo Vecchio'yu işaretlediğini hatırladık. Oraya gittik ve en sonunda 50şer € ödeyerek Firenze Card'larımızı aldık. Firenze Card'da Roma Pass gibi bizdeki Müzekart gibi bir kart. 72 saat içinde 50 €'ya 50 adet müze gezmeye yarıyor hemde sıra beklemeden. 

Kuyruk beklemeden sadece kartı göstererek hopp diye Uffizi'ye girdik. Avrupa'nın önemli müzelerinden biri olan Uffizi'yi gezdikten sonra Via dei Calzaiuoli üzerindeki Snack Bar da öğle yemeğimizi yedik. Yemeğin ardından ünlü Davut Heykelini görmeye Galleria dell'Accademia'ya gittik. Michelangelo'nun Floransa'nın sembolü haline gelen Davut heykelini ve galerinin geri kalanını da gezdikten sonra otelimize döndük. Odamıza yerleştik, ertesi günün planını yaptık. Pisa'ya gitmeye karar verdik. 

Akşam yemeği için dışarı çıktığımızda önce tren garına gidip Pisa biletlerimizi aldık. Ardından da Fiorentina Steak'imizi yeyip otelimize döndük.    

3 Şubat 2014 Pazartesi

İtalya Gezisi - 5.gün - Roma


Roma'daki 5. ve son günümüz kahvaltının ardından Termini'den 714 numaralı otobüse binerek gittiğimiz San Giovanni Laterno'dan başladı. Kiliseyi ve etrafını gezdikten sonra yürüyerek Terme Caracalla'ya gittik. Hamamları gezdikten sonra Circo Massimo'yu takip ederek forum Bocca tapınaklarına geldik. Circo Massimo ile tapınaklar arasında yürürken elinde meyve sebze torbaları ile yürüyen insanlar görmeye başladık. İnsanları takip edince kapalı bir pazar yerine ulaştık. Daha çok bizdeki organik ürün pazarlarına benziyordu. Pazardan 2 tane sandviç alıp Circo Massimo'nun kenarında az sayıdaki ağacın altında oturup karnımızı doyurduk. 

Yemekten sonra Palatino köprüsünden Trastevere'ye geçtik. Tiberina adasının içinden geçip tekrar geri döndük. Teatro Marcello'dan geçerek Piazza Venezia'ya çıktık. Santa Maria in Ara Coeli ile II. Emanuel abidesinin olduğu binanın arasında terasa çıkan bir asansör gözümüze çarptı. Panoramik manzara terasına çıkan bu asansöre ulaşmak için 60-80 basamak çıktık ancak asansörün arızalı olduğu söylendi. Terasa çıkamamış olsak da Colosseum ve Roma Forumun'dan oluşan manzarayı fotoğrafladık. Colosseum civarında polisler yolları araç girişine kapamıştı. Nedendir anlayamadık.


Buradan sonraki durağımız saat 17:00 ye ancak bilet bulabildiğimiz Galleria Borghese'di. Otobüs durağına yürürken marketten atıştırmalık bir şeyler aldık. Otobüs durağını aramaya başladık. Daracık bir ara sokakta zor bela durağı bulduk. Pie Di Marmo durağından otobüse bindik Porto Pinciana da inmemiz gerekiyordu ancak biz biraz acele edip erken indik. Önce biraz bocaladık ama Galleria Borghese'e giden yolu bulduk. Müzeyi bulunca parkın bir köşesinde küçük pikniğimizi yaptık. Sonra da müzeyi gezdik.


Pikniğimizi yaparken parkın neredeyse her yerinde çeken ücretsiz wifi dan çıkışta hangi otobüse bineceğimizi bulduk. 52 numaralı otobüsle Piazza Navona'ya döndük. Tabii her zamanki gibi Tazzo cafe den önce kahvemizi içtik. Navona Notte'deki yemekten sonra son kez dondurmamızı yedik, bir klasik olan 64 numaralı otobüsümüzle Termini'ye ve otelimize vardık.

21:00 gibi odamızda haberleri seyrederken bir de ne görelim sabah gezdiğimiz San Giovanni Laterno Kilisesinin orada "öfkeliler grubu" eylem yapmışlar. Hatta eylem devam ediyormuş, polise saldırıyorlarmış çok öfkelilermiş falan. Neyse ki ucundan kaçırmışız güzel gezimizde tatsız bir olayla karşılaşmamış olduk. 

Yarın istikamet Floransa...

İtalya Gezisi - 4.gün - Roma

Sabah kahvaltımızın ardından saat 9:00'da Termini'nin önündeki otobüs duraklarından 910 numaralı otobüse bindik. Otobüsün kalkış saati 09:09 idi ve nasıl bir dakiklikse tarifede yazan saatte otobüs kalktı. 20 dakikalık bir otobüs yolculuğundan sonra Galleria Borghese'e ulaştık. Hevesle müze kapısına yaklaştığımızda pazar gününe kadar dolu yazısı bizi hayal kırıklığına uğrattı. Yine de 'hiç mi yok" diye sormaya içeri girdik. Cumartesi günü son girişe saat 17:00'ye iki bilet alıp çıktık. 


Villa Borgese araştırınca sizde göreceksiniz tarihi Roma merkezinden biraz uzakta çok büyük bir park. Bizim ülkemizde alışık olmadığımız bir büyüklük ve güzellikte. Sırf parkı görmeye gitmenizi tavsiye ederim. Parkın bir kısmını gezerek Modern Sanat Müzesine geçtik. Burayı  da gezdikten sonra yakınlardaki Villa Giulia Ulusal Etrüsk Müzesini gezdik. Eşimin yorumu "sadece çanak çömlek vardı" şeklinde oldu. Yukarı anlattığım müzelere iki kişi 50€ verdik. 

Müze gezimiz bittiğinde pek gitmek istememekle birlikte mecburen Popolo Meydanına çıktık. Meydana çıkmadan önce aç karnımızı nerede doyursak diye dolanırken ara sokakta Hedi's Bar isimli bir yerde öğle yemeğimizi yedik. Yemekten sonra Via Del Babuino yerine Viale Gabriele D'Annunzio ve devamı olan Viale della Trinita dei Monti üzerinden İspanyol Merdivenlerinin tepe noktasına kadar yürüdük. Burada bulunan Trinita dei Monti Kilisesini gezdik. İspanyol Merdivenlerinde oturup dinlendik, manzarayı ve insanları seyrettik. 

Yürüdüğümüz caddenin devamı olan Via Sistina caddesinden yürüyerek Santa Maria Moggiore kilisesine vardık. Kilise kapalı olduğundan gezemedik. Via Cavour'dan Termini'ye çıktık oradan da Repubblica'ya yürüdük. Santa Maria Degli ve Terme Di Diocleziano'yu gezdik. Buradan çıkışta Via Nazionale üzerinde bir cafe de oturduk soğuk bir şeyler içtik. Yol üzerindeki kitapçıları, hediyelik eşya dükkanlarını gezerek Via dei Giubbonari'nin başındaki kiliseye ulaştık. Kilise gezmekten bugünlük sıkıldığımızdan içine girmeyip merdivenlerinde dinlenmeyi yeğledik. Bu sokakta bulunan ve Ntv'nin gurmesi Vedat Milor'un programında seyrettiğimiz Riscoli'de yemek yemek istedik. Saat daha erken 19:00 da gelin dediler. Rezervasyon yaptıralım dedik tamam dediler. 19:00 da gittiğimizde ise bu sefer yer yokmuş kusura bakmayın dediler. Bizde ara sokakları gezerken Bafetto 2'ye rastladık. 2 kişilik fry-ups, 1 brussetta, 2 bira, 2 pesto soslu makarna ve 4€ bahşişle toplamda 45€ ödeyerek karnımızı doyurduk. Karşıdaki dondurmacıdan da dondurmamızı yedikten sonra 64 numaralı otobüsümüzle Terminiye ve otelimize döndük. 

İtalya Gezisi - 3.gün - Roma

Kahvaltımızın ardından Termini'ye yürüdük. Turizm Info'dan 25'er €'ya Romapass'lerimizi aldık. Romapass'in geçerli olduğu müzelerde ilk iki müzeyi ücretsiz sonraki müzeleri ise indirimli tarifeden geziyorsunuz. Geçerlilik süresi 3 gün ve bu süre zarfında toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanıyorsunuz. İlk kullanımdan sonraki 3.gün gece yarısı geçerlilik süresi bitiyor. İstasyona gelmişken İtalya gezimizin 2.durağı olacak Floransa'ya tren biletlerimizi aldık. İki kişi pazar günü Eurostar 72€ verdik. 90€'du da indirim yaptılar.


10:00'da Piazza Venezia'da 110 open otobüsünden inip Capitoline Müzelerini gezdik. Oradan çıkıp Roma Forumuna doğru yürüdük. Capitoline müzesinde pek sıra yoktu ama forum girişinde bayağı sıra vardı. Ancak Roma Pass'lerini boşuna almadık hem müzeyi hem forumu vede bir sonraki durağımız olan Colosseum'u sıra beklemeden ayrıca ilk ikisine de ücret ödemeden gezdik. Forumu gezmemiz 2 saatimizi aldı. Colosseum'un çıkış kapısının önünde Roma'da çokça rastlayacağınız panini dedikleri sandviçlerin satıldığı minibüs-restoranlardan birinden kendimize öğle yemeği ısmarladık. Çok iyi hatırlıyorum içecekler sandviçlerin 2 katı fiyata sahiptiler!.


Saat 14:00 de Colosseum'a girdik. Buradaki turumuz bittiğindeyse bizim de pilimiz bitmişti. Tekrar 110 Open'a binerek Ara Pacis durağında indik. Buraya kadar gelmişken bu müzeciği de gezelim dedik. Kişi başı 5,5€ vermiştik. Augustus Mozolesi zaten yanından geçerken görülen bir yer. Via di Ripetta üzerinden Piazza del Popolo'ya geldik. Meydanı gezip fotoğraf çektikten sonra saat 16:00 da gezmek için geldiğimiz Santa Maria del Popolo kilisesinin kapıları açıldı. 

Kiliseden sonra Via Del Babuino üzerinden dünyanın en pahalı mağazalarının vitrinlerine bakarak Piazza del Spagna'ya geldik. Ancak çok yorgun olduğumuzdan İspanyol Merdivenlerini çıkmamız mümkün olmadı. Buradan yine ara sokaklardan geçerek Trevi Çeşmesi, Tazzo Cafe, Pantheon ve sonunda da Piazza Navona'ya vardık. Meydanda beğendiğimiz bir tablonun fiyatını sorduğumuzda 150€ olduğunu öğrendik!.


Yemeğimizi önceki gün memnun kaldığımız Navona Notte'de yedikten sonra tatlı olarak Frigidarium'da dondurmalarımızı yedik. Fiyatlar hakkında fikir vermesi için 1/2lt şarap, 1lt su, 2 pizza, 1 peynir tabağı ve 2 expresso'ya 40€ ödedik. Corso Vittiorio Emanuele II caddesi üzerindeki bir otobüs durağından 64 numaralı kalabalık bir halk otobüsüne binerek Termini'ye vardık. 22:00 gibi otelimize ulaşmıştık.

İtalya Gezisi - 2.gün - Roma


Roma da elimizden geldiğince Romalı gibi yaşamaya karar verdiğimizden, otelin bize verdiği kuponlar ile kahvaltımızı yapmaya yan sokaktaki küçük cafeye gittik. Menü 1 bardak karışık meyve suyu, 1 fincan Cappucino ve 1adet Kurvasan dan oluşuyordu. 


Kahvaltıdan sonra Termini'ye yürüdük. Metro bileti almak için uzun süre dolandık. Meğersem gazete büfelerinden alınıyormuş. Biletimizi alıp başladık merdiven inmeye in in in bitmek bitmedi. Turuncu hat Linea A Ottaviano durağında metrodan indik. Amacımız uzun Vatikan Müzesi kuyruğuna biran önce girmekti ancak sıra falan yoktu. Sıra beklemeden pıt diye girdik müzeye. Pıt diye dediğime bakmayın öğle rahat giremiyorsunuz bir kere dehşetli bir güvenlik kontrolü var. Sırt çantasıyla almıyorlar vestiyere (checkroom) bırakıyorsunuz. Müze biletleri üst kattan alınıyor. Adambaşı 15€ idi biletler. Saat 9:30 da gezimiz ancak başladı. Bahçesi, Alt katı, üst katı, Sistine Şapeli derken 12:15 gibi müzeden ancak çıktık. Çıkmadan önce kafesinde küçük bir mola verdik. 


Moladan sonra San Pietro Meydanına yürüdük. Muazzam bir kalabalık vardı. Meydana kimseyi almıyorlardı, giriş kapısını bulunca yarım saat sonra açılacağını öğrendik. Güneşin anlında önce kapılar açılsın diye bekledik, kapılar açıldı bir de güvenlik kontrolünden geçmek için bekledik. 13:30 da ancak kiliseye girebilmiştik. Sağ koldan kiliseyi gezerken bir heykelin altından insanların merdivenle aşağı indiğini gördük, takip edelim dedik. Meğersem Papaların mezarlarının olduğu salona iniliyormuş. Elimizde kitabımızda olsa başımızda rehber olmayınca yeterli değil tabi. Neyse dolana dolana bir açıklığa geldik. Bir gişe var Kubbe'ye çıkış için bilet kesiyorlar. Asansörlü mü merdivenli mi diye soruyorlar. Akıllılık ettik Asansörlü bilet aldık. Hoopp diye bir anda asansörle yukarı çıkacağımızı zannettik. Aslında çıktıkta. Kilisenin iç kısmından fresklerin olduğu kubbeye kadar asansör çıkıyor. İnsanları karınca gibi yukarıdan seyredebiliyorsunuz. İç kubbeyi dolanırken önce hah bu kadar diyorsunuz ama orta noktaya gelince karşınıza bir kubbe işareti çıkıyor. Takip etmeye başlayınca -önceden uyarıyim geri dönüşü yok bu işin - daracık eğimli bitmek bilmeyen döne döne çıkılan yaklaşık 300 basamaklı bir merdiven. Tam beni burada bırakın kendinizi kurtarın diyeceğiniz anda ışık gözüküyor ve Roma manzarası karşınıza çıkıyor. Yorgunluktan manzaranın tadını tam olarak çıkaramamıştım ama siz benim yerime de sindire sindire tadını çıkarın. 

Her çıkışın bir inişi olduğu gibi çıktığınız merdivenler gibi bir merdiven gurubunu tekrar inerek asansörlerin olduğu çatıya geliyorsunuz. Burada hediyelik eşya, içecek vb. satan bir dükkan da mevcut. Buradaki asansörler yukarı çıktığınız noktaya dönmüyor. Direkt olarak San Pietro Bazilikasının içine indiriyor sizi. Bazilikanın kalan kısmını da gezdikten sonra 15:00 gibi meydanı  terk ettik. 

Sonraki durağımız olan Castel Sant'angelo'ya devam etmeden önce karnımızı doyurmak istedik. Yine önceden araştırdığım Porto Castlello isimli lokantaya gittik ama fiesta saati olduğundan bizi kabul etmediler. Yol üstünde La Pancia Felice diye bir Trattoria da lazanya yedik, gayette güzeldi. 16:00 gibi Castel Sant'angelo'ya giriş yaptık 8€/kişi. Uzun süre kaleyi gezdikten sonra bugün ki programımızı tamamladık.

1.günden eksik bıraktığımız Navona turunun geri kalanını tamamlamaya karar verdik. (Not: İtalya gezimizin özellikle Roma kısmını gün gün ve bölge bölge bina bina müze müze planlamıştım. O yüzden Navona turundan kalanlar gibi ibare yazdım.)


Corso Vittiorio Emanuele II üzerinden yürümeye başladık. Piazza Navona'ya gelince güneye dönüp Palazzo Farnese'ye kadar gittik. Gitmeden öncede Palazzo della Cancelleria'da sergilenen Leonardo Da Vinci'nin sergisini gezdik. Tripadvisor'dan bulduğum Voglia Pizza da yemeğimizi yedik. 19:30 gibi otobüsümüze binmek üzere Piazza Venezia'ya yürümeye başladık. 19:45 den 20:50'ye kadar otobüs bekledik. Otobüsü beklemeyip yürüseydik çoktan otele varmış olabilirdik. 21:15 de Termini'de inip otelimize döndük.

İtalya Gezisi - 1.gün - Roma

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde... 2011 yılının ekim ayında henüz 3 kişi olmamışken yaptığımız İtalya gezimizden bahsetmek istedim. Vereceğim bilgiler 3 sene öncesine ait olsa da konu Avrupa olunca çok şeyin değişeceğini düşünmüyorum.

Puslu bir Ankara sabahında yola revan olduk. Pegasus Havayolları ile önce Esenboğa'dan Sabiha Gökçen'e oradan da Roma'ya Fiumicino havaalanına ulaştık. Havaalanından 30dk süren tren yolculuğuyla (Leonardo Ekspresi 14€) Roma'nın ana tren garı olan Termini istasyonuna vardık. Otelimizi özellikle, toplu ulaşım ağının kesişme noktası olan Termini istasyonuna yakın seçmiştik. Önce otelimizi bulduk, ödememizi yaptık odamıza yerleştik.(oda ücretinden ayrı olarak Roma şehir merkezinde kaldığınız için ayrıca vergi alıyorlar hemde nakit olarak aklınızda bulunsun)

Haritaları çok seven bendeniz İtalya gezimizi Google Earth haritaları ile görselleştireceğim.


Saatler akşam üzerini gösterirken üstü açık kırmızı tur arabalarına binmek üzere Termini'ye geri döndük. Bizim bindiğimiz/tercih ettiğimiz otobüslerin ismi 110 Open idi. Bu otobüslere kişi başı 20€ veriliyor, aile kartları ise 50€. Biletler otobüse binerken içerideki görevliden alınıyor. Biletin üzerine tarih ve saat yazıyorlar. 48 saat boyunca istediğiniz bir durağında inip tekrar tekrar binebiliyorsunuz. Durakta beklerken otobüse binmeden kartınızı hazırlayın derim her seferinde göstermenizi istiyorlar. Birde akşam saatlerinde otobüs sayıları azalıyor dikkat etmekte hatta sormakta fayda var. Bu şekilde çalışan tek firma yok Termini'nin meydan kısmında bu şekilde çalışan bir çok firma var. Otobüslerin ilk durağı Termini tren garının karşısındaki otobüs duraklarında, 2.si Republica Meydanında, Sonra da Colossum, Piazza Venezia, Vatikan Trevi Çeşmesi ve birkaç duraktan sonra tekrar Termini'ye geri dönüyor. Tam tur 2 saate yakın sürüyor.


Biz otobüsün Termini'deki ilk durağının yerini bir türlü bulamadığımızda azcık yürüyüp Republica'daki durağından bindik. Tarihler 11 ekimi gösteriyor olmasına rağmen hava sıcacıktı. Üstü açık otobüsle kısa bir şehir turu yapıp Trevi Çeşmesi durağında indik.


Çeşmeye klasik olarak paralarımızı atıp ara sokaklardan Pantheon'a doğru yürüdük. Tripadvisor'da yaptığım nerede yenir nerede içilir araştırmalarımın ilk durağı olan Cafe Tazzo 'da İtalya'daki ilk kahvemizi içtik, Pantheon'u gezdik. Tavsiye ederim Pantheon'u görmeye giderseniz Tazzo'ya mutlaka uğrayın. Oradan Piazza Navona'ya geçtik. Meydanı, Çeşmeleri, Sanatçıları görüp meydana yakın bir ara sokakta bulunan Navona Notte isimli restoranda yemeğimizi yedik. Yemekten sonra ünlü İtalyan dondurmasının tadına bakmak için bir üst sokaktaki Frigidarium'a uğradık. Bu dondurmalardan yemeden Roma'dan dönmeyin derim.


Otele dönmeye karar verdiğimizde otobüs durağına yürümeye başladık. Yürürken bir anda ara sokaklardan Vatikan görünmeye başladı ve anladık ki ters yöne yürümüşüz. Vatikan durağına daha yakın olmamıza rağmen hangi aklımıza hizmet bilmiyorum biz yine Piazza Venezia durağına kadar yürüdük.


Otobüsümüze bindik akşam karalığında ışıl ışıl aydınlatılmış Roma'da şehir turumuzu yapıp Termini'de indik. Seyehatimizin ilk günü böylece son buldu.