24 Kasım 2010 Çarşamba

Kurban Bayramında Beypazarı Gezisi

2010 yılının son ve en uzun tatilini Ankara'da geçirdik. Bu tatil tabii ki daha iyi değerlendirilebilirdi. Ancak Temmuz ve Ekim aylarında yaptığımız tatiller nedeniyle bayramda Ankara'daydık. Tabii birde bayramda herkesin tatil olduğunu, popüler yerlere (Mısır gibi) gitmenin tatili cehenneme çevireceğini düşündüğümüzden evimizde kaldık. Evdeydik ama o kadar da evde değildik. Eşim bir banka çalışanı olarak pazartesi günü yarım günde olsa çalışıyordu, bende tatil olmanın verdiği neşeyle!! evde temizlik yapıyordum. Zaten haftasonu da bizim için her zamanki rutin de geçmişti. Cumartesi günü gittiğimiz New York'ta 5 minare filmi haricinde. İlk defa bir Mahsun Kırmızıgül filmine gittim. Gitmeseydim daha iyiydi ya... Etliğe sütlüğe karışmayan, size bildiğinizden fazlasını vermeyen bir film.

Neyse Salı günü Bayramın birinci günü her zamanki aile ziyaretleri ile geçti. Bol bol yemek yiyerek :) Çarşamba günü bir değişikliğin vakti gelmişti. Hızlı bir sabah kahvaltısının ardından saat 10:00 gibi Beypazarı'na doğru yola çıktık. Geçen senede neredeyse aynı tarihlerde kalabalık bir grup olarak gitmiştik. Ancak Ankara günlük güneşlikken Beypazarı'nda sağanak vardı. Yağmur ile kalabalık birleşince yemek yenecek yer bile bulamamıştık. Bu sefer kimseye haber vermeden atladık arabamıza edi ile büdü olarak düştük yollara. Yollar duble yola dönüştürülmüş geçen seneye göre muhteşem olmuş. 1,5 saat de Beypazarı'na vardık.

Arabamızı otoparka bırakıp Demirciler Sokağından yürümeye başladık. Sağlı sollu dükkanlara bakarak sokağın cumhuriyet caddesiyle kesiştiği taş mektebin bulunduğu küçük meydanımsı noktaya varıyoruz. Buradan sonra sokak boyunca lokantalar ve pansiyonlar başlıyor. Ara sokaklarda bir iki tane müze açılmış ancak gezmediğimiz için bilgi veremeyeceğim. Taş mektebe geri dönüp Cumhuriyet caddesi boyunca Halkevine kadar yürümeye devam ediyoruz. Bu yol boyunca da yeni yapılmış, düzenlenmiş hediyelik eşya dükkanları bulunmakta.

Bizim bu yürüyüşlerimiz ancak 30 dakikamızı aldı. Karnımız pek acıkmamış olmasına rağmen işimiz bittiğinden Taş Mektebe geri dönüp yemeğe oturduk. (Fotoğrafta bayrak asılı bina.) Hava açık ve güneşliydi. Ağaçlarla çevrili terasında yöresel yemekler menüsünden yedik. Tarhana çorbası, yaprak sarma, salata, beypazarı güveci, ayran ve en sonda baklava. Süperdi :)

Karnımızı doyurduktan sonra demirciler sokağından otoparka doğru yürümeye başladık ama bu sefer alışveriş yaparak. Tarhana, Erişte, Makarna, Beypazarı kurusu... Daha önce hediye geldiğinden yukarıdaki örtülerden alamadım ama gözümde kalmadı değil. Gümüşçüler çarşısı da aslında gezilmesi gereken bir yer. Ancak daha önceki gelişlerimizde aldıklarımız dan dolayı tekrar gezmedik...

Otoparktan arabamızı alıp dönüşe geçmeden önce Hıdırlık Tepesine gittik. Burası fotoğraftan da anlaşıldığı gibi Beypazarı'na kuş bakışı bakılabilen bir nokta.


Burada da biraz oyalanıp, birkaç fotoğraf çektikten sonra Ankara'ya dönüş yolculuğumuza başladık. Erken gitmek ve önce Beypazarı'nı sonra Hıdırlık Tepeyi gezmenin avantajını çok yaşadık. Kalabalığı ekarte etmenin en iyi yolu. Azcık daha geç (yani 12.30 da Beypazarı'nda olacak şekilde) gidip önce yemek sonra yürüyüş, Gümüşçüler de alışveriş ve en sonda Hıdırlık tepeye gidilecek şekilde bir tur en uygunu olur diye düşünüyorum. Tavsiyemi dinleyin derim yoksa açıkta kalırsınız...