5 Ekim 2007 Cuma

55,5 saatlik İstanbul Gezisi

Uzun bir aradan sonra merhaba,
Başlıktanda anlaşılacağı üzere çok kısa süren ama iyi planlanmış bir istanbul gezisini anlatıcam.

Gezimiz Ankara'dan başlıyor. Saat 22:30 civarında Ankara garında bizi İstanbula götürecek olan Fatih ekspresini bekliyoruz... diyemiyicem erken gitmiş olmamıza rağmen tren garda bizi bekliyor. Bu arada tarih 14 Eylül 2007 (yani 1,5 sene önceki hikaye ama ben kısa özetini bir yere not etmiştim ordan kopya çekicem) Sonbaharın parçalı bulutlu günlerinden biri... ben yazana kadar saat 23:30 oldu bile ve tren hareket etti. Sabah 08.00 de Haydaşpaşa'da olucaz, biraz uyumak iyi olur ama mümkün değil. Neden mi trende elektrikleri 1 saniyeliğine bile olsa söndürmüyorlar, ışığı kısmıyorlar bile. Yapıcak birşey yok yarım yamalak hir uykudan sonra sabah oluyor. Haydarpaşa sondurak. Garın ünlü basamaklarında inip denize kavuşuyoruz. Karşıya, Avrupa kıtasına, Karaköy'e gitmek için yanaşan ilk vapura atlıyoruz. Vapurdan Haydarpaşa....


İstanbul'da mevsim ve vaktiniz uygunsa keyif için gidiyorsanız karşıya geçmenin en güzel- zevkli yolu vapurlar. Boğazturu kadar güzeldir vapurla haydarpaşadan karaköye geçmek veya adalara gitmek. İstanbul'da yaşayanlar için belki zulüm gibi geliyordur bunlar ama bizim gibi misafirler için en cazip noktalar bunlar... Bir yanda Tarihi Yarımada; Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Camii,


Bir yanda Galata Kulesi...



Karaköy'den İstiklale çıkmanın en kolay ve güzel yolu tabii ki tarihi Tünel. Ancak biz ordayken tünel bakım nedeniyle kapalıydın, bizde karaköyden tramvaya bindik Kabataş durağında indik. Burdan tarihi Tünelin torunu olan Feniküler'e binip Taksim'e ulaştık. İstanbul'da taksi ucuzdur ama modern toplu taşıma sistemleriyle gezmek İstanbul'u anlamak için bence daha iyi. Hele de bir çoğu yer altında değilde yerüstünden gittiklerinden İstanbul'un hiçbir manzarasını da kaçırmıyorsunuz.

Öncelikle konaklama noktamıza ulaşıp üstümüzü değiştirip, ağırlıklarımızdan kurtulduktan sonra kahvaltı için İstiklalin başındaki simitçiyi seçtik. Kahvaltıdan sonra Taksime geldiğimiz yoldan geri döndük ama bu sefer Sultanahmet'e (fenikülerle kabataş'a ordanda tramvayla sultanahmet'e) kadar gittik. Sultanahmet'te Almançeşmesi,

Dikilitaşlar,

Sultanahmet Camii,

Büyük Saray Mozaikleri,

Ayasofya,

Yerebatan Sarnıcı'nı gezdikten sonra öğle yemeğinde Sultanahmet mcdonalds da yedik. Bu bölümden daha önceden görmediğim yerler Sultanahmet Camii ve Büyük Saray Mozaikleri idi. Bana sorarsanız Mozaikleri kaçırmayın derim.

Öğle yemeğinden sonra Topkapı Sarayı, sarayın Harem bölümü ve Sarayın yakınıdaki Arkeoloji Müzesini gezdik. Bu grupda da Arkeoloji müzesi görülmeye değer.



Arkeoloji müzesinin bahçesinde biraz dinlendikten sonra yürüyerek Kapalıçarşıya gittik. Kapalıçarşıdan geçerek Beyazıt Meydanı, Beyazıt Camii, İstanbul Üniversitesi kapısı



önünden Yangın kulesini görerek



Süleymaniye Camii'ne yürüdük.



Süleymaniye Camii tüm gezinin en muhteşem yapıtıydı. Ne Ayasofya ne Sultanahmet Camii, Süleymaniye konumuyla, manzarasıyla bile muhteşemdi. İçini gezemedik çünkü tam namaz vaktiydi çok beklememiz gerekecekti. Fotoğraf çekerek ayrıldık.

Süleymaniyeden sonraki planımız Eminönüne inerek Rüstempaşa Camiini görmek Mısır Çarşısını dolaşmaktı ama yapamadık. Klavuzluk kavgasını kaybedip kendimi karganın akışına bırakınca kendimizi bir anda gecekonduların arasında bulduk. Kapı önlerinde oturmuş, yolu şaşırdıkları çok belli olan bizlere bakarak muabbet eden semt sakinleri, vaktin geç olmadığına duva ederek önlerinden yürüyüşümüzü pek de yadırgamadılar. Allahtan kısa sürede kendimizi bir anayola attık. Etrafımıza bakıp nerde olduğumuzu anlamamız uzun sürmedi . Meğersem Vefa'ya düşmüş yolumuz. Ünlü Unkapanı Plakçılar Çarşısı önünden taksiye binerek konaklama noktamıza geri döndük.

Duşumuzu alıp biraz dinlendikten sonra İstiklale yürüdük. Starbucks'da kahve içip yorgunluğumuzu attıktan sonra mağzalar, kitapçılar, pasajlarla dolu İstiklali bir ucundan diğer ucuna gezdik. Akşam yemeği olarak Balık Pazarında Balık - Midye yiyip Bira içerek günün sonunu getirdik.

...

Deliksiz bir uykunun ardından 15 Eylül 2007'nin pazar sabahında kahvaltımızı edip odamızı teslim ettikten sonra İstiklal Caddesinden yürüyerek Galata Kulesine vardık.



Kulenin tepesine çıkıp İstanbul manzarasını ölümsüzleştirdikten sonra yüksek kaldırımdan Karaköy'e indik. Bankalar Caddesinde Osmanlı Bankasının binasını Komondo merdivenlerini gördükten sonra tramvayla Kabataşa gittik. Kabataşdan yürüyerek Dolmabahçe Sarayına vardık. Sarayı ve Haremi gezdikten sonra taksiyle Ortaköye gittik. İstanbul'un simgesi olan Ortaköy Camii ve Boğaz köprüsü manzarasında öğle yemeği olarak balık ekmek yedik.



Hava İstanbul genelinde az bulutluydu. Kimi zaman terletti kimi zamanda üşüttü. En çok üşüdüğümüz zaman ise 1 saatlik Boğaz turuydu. Boğaz turu çok güzeldi ama gerçekten çok üşüdük. Boğaz turu dönüşü ısınmak için starbuksda kahve içip dinlendikten sonra Ortaköy'den Beşiktaş'a yürüdük. Bol ağaçlı ve sadece kapılarınıda görseniz eski saraylar ve okul binalarlıyla dolu bir yol.

Beşiktaş'a ulaştığımızda yorulmuştuk ve planımızın bundan sonraki kısmı doğaçlama olacaktı. Otobüs saatine de çok ama çok vardı bizde taksiyle Cevahir Alışveriş Merkezine gittik. Cevahirde baya bir gezdikten sonra metroyla taksime gittik. Önce Ulusoyun ofisi bulduk sonra da İstiklalde ..... güzel bir yemek yedik. Yemekten sonra emanete bıraktığımız eşyalarımızı almaya konaklama noktamıza gittik. Otobüs saatine kadar lobide televizyon seyrederek vakit geçirdik. Servis saatine yakın Ulusoy acentesine gittik. Saat 24:00 da otobüsümüze binip Ankara'ya doğru yola çıktık. Sabah 06:00 sularında Ankara'ya sağ salim vardık. Böylece 55,5 saatlik İstanbul serüvenimiz de son buldu.

YORUM: İstanbul çok güzeldi.
Süleymaniye çok güzeldi
Arkeoloji Müzesi çok güzeldi.
Büyük Saray Mozaikleri çok güzeldi.
Vefa da kaybolmak .......... (bunun için kelime bulamadım)
Boğaz turu soğuktu.
24:00 otobüsünü beklemek eziyetti.
06:00 da Ankara'ya gelip 07:30 da işe gitmek ve 18:00 ' e kadar mesai bir felaketti.
......
Herşeye rağmen en yakın zamanda tekrarlanacaktır.
:)

Bu arada gezi maliyeti kişi başı herşey dahil 310YTL tuttu.


21 Mart 2007 Çarşamba

Orta İspanya (devam)

Castilla la Mancha

Bu bölgede gezilecek en güzel şehir Toledo… şehirde görülecek yerler ise aşağıda sıraladım…


  • Iglesia de Santo Tome; ziyaretçiler daha çok El Greco’nun “Orgaz Kontu’nun Cenaze Töreni” eserini görmeye geliyormuş…
  • Museo de Santa Cruz; 16.yy hastane binasının bir kısmında bulunan müzede güzel sanatlar eserleri (resim, heykel) sergileniyormuş…
  • Katedral; İspanya kilisesinin merkezi ve İspanyol Başpiskoposunun mekânıymış…
  • Alcazar; Biçok kez yıkılıp yeniden yapılan kale şu sıralar yenileme nedeniyle kapalı olabilir…
Extremadura

Bu bölgede gezilecek şehir bölgenin başkenti olan Merida. Merida Roma’nın en batıdaki eyaletiymiş… İÖ 25 yılından kurulmuş olan şehrin kalıntıları görülmeli… Bunlar;

  • Roma Tiyatrosu, Casa del Amfiteatro, Amfiteatr, Templo de Diana ve Alcazaba; haritadan görebileceğiniz gibi bunlar şehrin çeşitli yerlerine dağılmış olan roma kalıntıları…
  • Museo de Arte Romano ve Casa del Mithraeo; bu ikisi de kazılardan çıkarılan mozaikler ve heykellerin sergilendiği müzelermiş…
  • Puente de Guadiana; Köprüden Alcazaba’nın görünümü güzel diyorlar…
  • Plaza de Toros, Plaza Espana: Şehrin iki güzel meydanı… Plaza de Toros da boğa güreşi arenası bulunuyor…

10 Mart 2007 Cumartesi

Orta İspanya

Orta İspanya’yı 3’e ayırmışlar. Bölgelerin isimleri Castilla y Leon, Castilla la Mancha ve Extremadura’ymış.
Ben anlatmaya Kuzeyden başlayacağım… Yani Castilla y Leon’dan

Leon Şehrinde gezilmesi, görülmesi gereken en önemli 3 nokta : Her şehirde olduğu gibi Katedrali (vitrayları ile ünlüymüş), Colegiata de San Isidoro ve Plaza Mayor…Plaza Mayor’un çevresindeki dar sokaklarda kafeler, barlar, yıpranmış konaklar ve kiliseler varmış…

Salamanca: Önemli bir üniversite kentiymiş… Katedral, 1218’de kurulmuş olan Universidad ve gece gidilmesi tavsiye edilen Plaza Mayor görülmeliymiş…

Segovia: Kayalık yüksek bir çıkıntının üzerine kurulmuş kasabada iki muhteşem yapı bulunmaktadır. Etkileyici Gotik Segovia Katedrali ve şehrin batı ucundaki Alcazar… ayrıca Roma sukemeride görülmeye değer…

Burgos: Arco de Santa Maria ve her zamanki gibi Katedral görülmesi gereken yerler arasında (görüntü hiç güzel değil ama idare edicez)





Madrid İli

Madrid'in içinde bulunduğu bölgeye madrid ili deniyor. Bu bölgede görülmesi gereken iki önemli saray bulunmakta... Her iki sarayda aşağıdaki resimdende anlaşılacağı gibi Madrid'in iki ayrı ucunda... Kuş bakışı Madrid'e uzaklıkları 55'er km.


El Escorial: Madrid’in kuzeybatısında yer alan II.Felipe’nin görkemli sarayı...



Palacio Real de Aranjuez: Aranjuez Kraliyet yazlık sarayı ve bahçeleri iki nehrin birleştiği yerde, doğal su bendinin yakınlarındaki ortaçağ av köşkünün etrafına kurulmuş... sadece bahçesinde gezmek için bile mutlaka gidilmeli...

26 Şubat 2007 Pazartesi

Madrid

İspanya’nın üç milyondan fazla nüfuslu başkenti, ülkenin coğrafi merkezinde bulunan Madrid’i gezmenin en iyi mevsimi ilkbahar ve sonbahardır. Madrid’in en iyi tapas barları La Latina’daymış... Özellikle Pazar günleri Rasto bitpazarının dolaştıktan sonra gidilecek en iyi yerdir diyorlar.


Eski Madrid


  • Puerta del Sol: diğer adıyla Güneş Kapısı meydanı Madrid’in merkeziymiş...
  • Colegiata del San Isidro: 1993 yılında tamamlanan La Almudena’dan önce Madrid’in katedrali olarak hizmet veriyormuş.
  • Plaza de la Villa: Kentin ilgi çekici binalarının bulunduğu meydan...
  • Plaza de la Mayor: Dikdörtgen meydanın güney çıkışı Calle Toledo’ya, Pazar günleri kurulan bitpazarı Rostra’nın bulunduğu sokağa, çıkar. Meydanın güneybatı köşesindeki merdivenlerle Arco de Cuchilleros’un altından geçerek, mesones denilen geleneksel restoranların bulunduğu Calle de Cuchilleros’a gidiliyormuş.
  • Iglesia San Nicolas: Kilise
  • Plaza de Oriente: Kentin güzel meydanlarından biri...
  • Catedral de la Almudena: Katedral
  • Campo del Moro: Palacio Real’in manzarasının izlenebildiği hoş bir parkmış...
  • Palacio Real: Madrid’in geniş ve görkemli kraliyet sarayı...
  • Plaza de Espana: Madrid’in en yoğun kavşaklarından en popüler mekanlarından biriymiş... meydanın en ilgi çekici yeri dikilitaş ve yazar Cervantes’in heykeli...
  • Gran Via: Modern kentin anayolu...
  • Monasterio de las Decalzas Reales: Madrid’in en önemli dinsel binası....
  • Real Academia de Bellas Artes: öğrencileri arasında Picasso ve Dali’ninde bulunduğu sanat akademisi...

Bourbon Madrid

  • Hotel Ritz: İspanya’nın görkemli otellerinden biri... www.ritz.es
  • Plaza Canovas del Castillo: Bu hareketli kavşakta iki atın çektiği arabasında betimlenen Neptün heykeli’nin yer aldığı fıskiye bulunuyormuş.
  • Museo Thyssen-Bornemisza: Müze koleksiyonun da bulunan 1000’i aşkın resim arasında Tiziano, Goya, Van Gogh, Picasso’nun başyapıtları dikkat çekiyor.
  • Plaza de Cibeles: Madrid’in en güzel meydanlarından biri. Yoğun trafiğiyle dikkat çeken kavşak da bereket tanrıçası Kybele, bir çift aslanın çektiği arabasında betimlenmiş.
  • Puerta de Alcala: Neo-klasik tarzda yapılmış olan kapı resmi törenlerde kullanılıyormuş...
  • Museo del Prado: Dünyaca ünlü müzede Velazquez ve Goya’nın eserleri mutlaka görülmeli...
  • Teatro Espanol: Madrid’in en eski ve güzel tiyatrosu...
  • Congreso de los Diputados: İspanyol parlamentosu Cortes’e ev sahipliği yapan görkemli bir bina...
  • Cafe Gijon: Kentin entelektüel kafelerinden biri.
  • Plaza de Colon: Ünlü kaşif Kristof Kolomb’a ithaf edilmiş bir meydan...
  • Calle de Serrano: Plaza de la Independencia’dan kuzeyde Salamanca semtindeki Plaza del Ecuador’a kadar uzanan ve ünlü ve önemli mağazalarla dolu olan cadde...
  • Museo Arqueologico Nacional: tarih öncesinden 19. yüzyıla kadar yüzlerce eserin sergilendiği arkeoloji müzesinde; İspanya’da yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış buluntular ile Mısır, Antik yunan ve Etrüks sanat eserleri de sergileniyormuş...
  • Parque del Retiro: Eski bir sarayın bahçesinden kent parkına dönüşmüş olan park mutlaka görülmeli...
  • Real Jardin Botanico: Prado müzesinden sonra müzenin güneyindeki kraliyet botanik bahçesinde dinlenilebilir...
  • Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia: Picasso’nun Guernica’sının bulunduğu müze...

Merkezin Dışı

  • El Rastro: (Pazar ve resmi tatillerde açık) Madrid’in ünlü bitpazarı...
  • Casa de Campo: Eski kraliyet avlağı şuanda popüler bir dinlenme yeriymiş... sandallarla gezilebilen bir göl, hayvanat bahçesi ve lunapark bulunuyormuş...
  • Ermita de San Antonio de la Florida: Goya’nın önemli eserlerinden biri olan kilise görülmeye değer... Goya’nın mezarı da burada bulunuyormuş...
  • Templo de Debod: Mısır tapınağı Debod, Assuan barajının sularının altında kalan alandan kurtarılarak buraya getirilmiş... Parque del Oeste’nin bahçelerinde görülebilir.
  • Museo de America: İspanya’nın Amerika’daki sömürgelerinden getirilen el sanatları sergileniyormuş...

19 Şubat 2007 Pazartesi

Doğu İspanya

Andora: İspanya ve Fransa arasında bulunan Andorra 93 yılında tam bağımsızlığına kavuşmuş. Vergisiz alışveriş cennetidir. Birçok mall bulunmaktadır. Para birimi burada da Euro’dur.


Girona: pastel renkli binalarıyla sevimli bir kasaba olduğu söyleniyor. İspanya’yı gezmek için bol vaktiniz varsa uğrayabilirsiniz… Görülmesi gerekenler; Esglesia de Sant Pere de Galligants Kilisesi Arkeoloji müzesi olmuş… Gironalıların en çok değer verdikleri yer Esglesia de Sant Feliu kilisesi… Banys Arabs yani arap hamamları… Girona Katedrali Katalan-barok ve gotik tarzların izlenebildiği bir yapıdır… Museu d’Art eskiden saray olan bina sanat galesi olmuş… Museu d’Historia de la Ciutat kasabanın tarih müzesi…


Monestir de Montserrat : Barselona’nın 50km Kuzeybatısında bulunan manastırda bugün Benedikten rahipleri yaşamaktadır. Testere dişli dağların arasında sıkışmış gibi gözüken manastır görülmeye değer…


Zaragoza
İspanya’nın beşinci büyük kenti olan Zaragoza kentinin eski merkezinde görülmeye değer yerler;

  • Basilica da Nuestra Senora Del Pilar; 11 kubbeli kilise
  • Lonja ve Palacio Arzobispal
  • La seo Katedrali
  • Mercado de Lanuza demir işlemelerin satıldığı Pazaryeri
  • Roma duvarları
  • Museo Camon Aznar; ağırlıkla Goya’nın eserlerinin sergilendiği sanat tarihi koleksiyonu sergileniyormuş.
  • Museo de Zaragoza; arkeolojik buluntular ile Goya’nın eserleri sergileniyor.
  • Aljaferia Sarayı; 11.yy da mağribi tarzında yapılmış saray.

Valencia

İspanya’nın 3. büyük kentidir. Mart ayında İspanya’nın en muhteşem festivali Las Fallas sahne olur. Kentle Balear Adaları arasında Feribot seferleri yapılır. Kentin en güzel 3 binası 14 ve 15.yy yapılan La Lonja, Katedral ve Torres de Serranos. Valencia’nın en önemli yemeğinin adı paella’imiş; safran yuvarlak bomba pirinci, balık ve deniz kabuklularıyla yapılan ünlü bir yemek… yemeden dönmemek gerek…


  • Palau de laGeneralitat; Valencia bölgesel hükümetine ev sahipliği yapan saray gotik bir tarza sahip...
  • Basilica de la Virgen de Los Desamparados; kilise
  • Katedral; Katedralin çan kulesi Valencia’nın sembolüdür.
  • Torres de Serranos; ortaçağ duvarları yıkıldığında sağlam kalan giriş kapısı…
  • La lonja; Borsa olarak yapılan bina bugün konser ve sergilere ev sahipliği yapar.
  • Mercado Central; Avrupa’nın en büyük ve çekici pazarlarından biriymiş…
  • Museo Nacional de Ceramica Gonzalez Marti; seramik müzesi, Roma seramikleri, Picasso’nun eserleri ve geleneksel Valencia mutfakları varmış…
  • Jardines Del Rio Turio; nehrin kenarında 19 köprüyle kesilen 6km uzunluğundaki bahçeler…
  • Jardines Reales; çeşitli heykeller ve yıkılmış binalardan getirilmiş mimari parçalar bahçelere yayılmıştır.
  • Museo de Bellas Artes; 2000 civarında resim ve heykelden oluşan önemli bir koleksiyon sergileniyormuş…
  • Palau de la Musica; Konser salonu
  • Instituto Valenciano de Arte Moderno (IVAM); modern sanat enstitüsü, geçici ve sürekli sergiler düzenlenmekte, kontrol ederek gezilebilir…
  • Estacion del Notre; Valencia’nın ana tren istasyonu
  • Ciutat de las Arts i de les Ciencies; içinde göz bebeği görünümlü oditoryum da bulunan bu kompleks mutlaka görülmeli…
  • Oceanografic; Akvaryum

18 Şubat 2007 Pazar

Barcelona/ merkezin dışı

Barselona’nın güneyinde ticaret limanının 200m üzerinde bulunan Montjuic Tepesi kentin en büyük eğlence alanıdır. Müzeler, sanat galerileri, gece kulüpleri buradadır. Bu tepede yaralan Poble Espanyol İspanyol mimarisi ve el sanatı örneklerinin sergilendiği parktır. Burada 116 tane evde üfleme camlar, seramikler, Toledo kakmaları, Katalan sandaletleri gibi el işleri görülebilir. Burada aynı zamanda mağazalar kafeler ve barlar bulunuyormuş… Parkta bulunan Font Magica yani Büyülü Çeşme yaz akşamları düzenlenen ışıklı gösterileri ile ünlüymüş…


Kent merkezinin dışında bulunan Tibidabo Tepesindeki Torre de Collserola yani İletişim Kulesi görülmeli…288m lik yapıya asansörle yaklaşık 2 dak. çıkılıyormuş. En son katında da güçlü bir teleskopun olduğu rasathane bulunmaktaymış. (iletişim kulesi)


UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak gösterilen Parc Güell, Gaudi’nin eseridir. Mutlaka görülmeli…
Böylece Barselona benim için bitmiş oluyor... En önemli yerlerini gezmiş olucam...

14 Şubat 2007 Çarşamba

Barcelona



  1. Sagrada Familia: Avrupa’nın en ilginç kiliselerindendir. Kentin sembolü haline gelmiş. 1883 yılında yapılmaya başlanan kilise bir yıl sonra Gaudi’ye verildi. Gaudi ölümüne kadar (16 yıl boyunca) inşaat alanında yaşamış, öldüğünde de kilisenin mezar odasına gömülmüş. Bu kilise onun hayatının çalışması haline gelmiş... Ancak kilisenin bir kulesini bitirebilmiş… İç savaştan sonra halkın desteği ile Gaudi’nin planlarına sadık kalınarak yapımına devam edilmiş ama kilise henüz bitmemiş durumda. Kulelere çıkan sarmal merdivenler görülmeye değermiş…http://www.sagradafamilia.org/eng/index.htm
  2. Casa Terrades: Rönesans, Avrupa Gotik mimarisi ve modernista tarzlarını içinde bulunduran bu bina mimar Puig i Cadafalch tarafından tasarlanmış…
  3. Casa Mila ( La Pedrera): Taş ocağı anlamına gelen bina Gaudi’nin kendini Sagrada Familia’ya adamadan önceki son eseridir. 1906–1910 yıllarında inşa edilmiş. Binanın hiçbir yerinde düz duvar yokmuş. Mila ailesi birinci katta oturuyor üst katta ise Gudi müzesi bulunuyor. Cadı korkuluğu denilen havalandırma boruları ve bacaların yer aldığı çatı zemin kattaki büronun düzenlediği turlarla görülmeli. http://www.gaudiclub.com/index.asp
  4. Fundacio Antoni Tapies: görülmesi tavsiye edilen yapılardan biri, zannımca atlanabilir. Illa de la Discordia: modernista binaların yer aldığı bu bloğa uyumsuzluk bloğu deniyor. İçlerinde Gaudi’nin Casa Batllo’nun bulunduğu binalar görülmeli…http://www.fundaciotapies.org/site/rubrique.php3?id_rubrique=64
  5. Las Ramblas: burası bir bulvar iki yandan geçen yolların ortasında kalmış ağaçlıklı çiçekli bir yol, yol boyunca şık mağazalar, oteller, kafeler ve görülmeye değer eserler bulunuyor. Palau Güell Gaudi’nin önemli eserlerinden biridir. Mercat de Sant Josep “La Boqeria” olarak bilinir ve Barselona’nın en renkli yiyecek pazarıdır. Font de Canaletes çeşmeden su içen herkesin Barselonalı olduğuna inanılır.
  6. Museu Maritim ve Dressanes (denizcilik müzesi ve tersane) ve Monument a Colom (kolomb anıtı) denizciliğe merakınız var ise görülebilir. Port Vell burasıda kentin limanı. Limanın üzerinde moll, imax, Avrupa’nın en büyük akvaryumu varmış… Las Ramblas’dan bir köprü ile buraya ulaşılabiliyor. Galadrina adını verdikleri gezi tekneleri ile Barselona limanı çevresinde gezilebilir... http://www.museumaritimbarcelona.com/default.asp?idApartado=97
  7. Basilica de Santa Maria del Mar: Katalan-gotik tarzda yapılmış tek kilisedir. Muhteşem bir akustiği varmış. Gül penceresi görülmeye değer.
  8. Carrer Montcada: kentin en otantik ortaçağ sokağıymış, gotik saraylar varmış Museu Picasso’da aynı sokaktaymış. Picasso müzesinde sanatçının erken dönem eserleri yer alır. Önemli ünlü eserleri yoktur.
  9. Parc de la Ciutadella: soluklanmak için güzel bir park. Ben Avrupa’nın bu park olayına hep hayran olmuşumdur. Neden bizde şehrin ortasında büyükçe bir park yoktur. Ankara’da bir Altınpark var oda şehrin bir ucunda... Museu de Geologia burası tamamen bana özel bir müze. Ben jeoloji mühendisiyim. Burası da jeoloji müzesi. Fosiller ve mineral örneklerinin olduğu söyleniyor... bu müzede parkın içinde bulunuyor.

Barcelona/ Gotik mahalle

Doğu İspanya’da başkent Madrid’den sonra gelen belki ondanda ünlü Katalonya’nın başkenti Barselona şehri var... Doğu İspanya; İspanya’nın, kırsal bölgeleri turist çekmeyen ama Akdeniz sahilinin haddinden fazla turist aldığı bölgesidir. Akdeniz’e kıyısı olan her ülkenin denizi güneşi doğası zaten güzel bu yüzden ben hiç o kısımlara gitmeyi düşünmüyorum. Deniz tatili yapacaksam zaten Türkiye’den ayrılmam. Antalya’nın suyumu çıktı.

Barselona

Bence 3 tam günde gezilebilir. Görülmesi gereken yerleri google earth de işaretledim çoğu birbirine yakın yürüyerek gezilebilir.




Gotik Mahalle


Palau Reial & Museu d’historia de la Ciutat (kraliyet sarayı ve tarih müzesi) buradaki yapılar roma kalıntılarının üzerine kurulmuştur. Tarih müzesinin en ilgi çekici yeri yeraltında bulunur. Asansörlerle eski roma antik kentinde gezilebiliyor, burası dünyadaki en kapsamlı roma yeraltı kalıntılarını oluşturuyormuş.
Barselona Katedrali, 1298 yılında II. Jaima zamanında bir roma tapınağı ile Mağribi camisinin üzerine inşa edilmeye başlanmış ancak 19.yy da bitirilebilmiş.
Palau de la Musica Catalana (müzik sarayı) burası seramikler, heykeller vitraylarıyla modernista tarzının bir araya geldiği müzik sarayı. Avrupa’nın doğal ışıkla aydınlatılan tek konser salonuymuş. Binanın dışından çok içerdeki vitraylar güzelmiş.

13 Şubat 2007 Salı

Kuzey İspanya

Atlantik okyanusuna bakan bu kısım kuzey ispanyayı boydan boya geçen ortaçağın en ünlü hac rotası, Bask ülkesinin lezzetli yemekleri ve Bilbao’daki Guggenheim müzesi ile tanınır. İspanyanın büyük şehirlerinde vaktiniz kalırsa mutlaka gezilmeli... aslında Avrupa’da bir tane kilise gezmek hepsini gezmek gibi gelebilir ama eğer böyle hissetmiyorsanız Santiago de Compostela’yı gezmelisiniz.


Burası ortaçağda Kudüs ve Roma’dan sonra Hıristiyanlığın 3. önemli hac noktasıymış. Obradoiro meydanı çevresinde çeşitli tarihi eserler bulunur. Dar sokakları ve eski meydanıyla kent merkezi yürüyerek gezilebilir. Mutlaka görülmesi gereken 3 nokta meydanda ikiz barok kuleleriyle dikkat çeken, Aziz Yakup anısına inşa edilmiş Hıristiyan dünyasının en önemli dinsel mekanlarından olan Santiago katedrali (http://www.catedraldesantiago.es/) , Katolik hükümdarlar tarafından hasta hacılar için han ve hastane olarak yapılmış şuan otel olan Hotel de los Reyes Catolicos ve manastırın barok kilisesinin ön cephesi Convento de san Martino Pinario.

Catabria bölgesinin merkezinde bulunan Santander işlek bir liman kenti. Kuzeyin son derece modern kentlerinden biriymiş. Gotik bir katedral, Goya gibi sanatçıların eserlerinin bulunduğu bir sanat müzesi, arkeoloji müzesi, 350'ye yakın balığın bulunduğu Maritimo müzesi yer var. Ayrıca burnun kuzeyindeki deniz kıyısı banliyösü El Sardinero bahçeler şık cafeler ve kumarhaneleri, çekici plajlarıyla güzel bir tatil beldesiymiş.



Bilbao, Bask endüstri merkezi, İspanya’nın en önemli ticari limanı ve en büyük Bask kentidir. Kent güzel olmamasına rağmen zengindir, gelişim projeleriyle ilgi çekici mimari projeler inşa edilmiş... nehrin kıyısına kurulmuş olan eski şehir görülmeye değermiş burada katedral, arkeoloji ve Bask yaşam tarzını el işlerini anlatan etnografya müzesi bulunuyor. Yeni şehirde ise İspanyanın en iyi güzel sanatlar müzesi bulunuyormuş. 1997 de açılan müze Guggenheim (http://www.guggenheim-bilbao.es/ingles/home.htm) bölgenin kültürel yapısında önemli parçalardan biri olmuş... dikkat çekici bir diğer yerde Bilbao Senfoni Orkestrasına ev sahipliği yapan görünümüyle gemiyi andıran Palacio de la Musicay Congresos Euskalduna... (ben görmediğim için bir şey diyemiyicem) Bask ülkesinde önemli şeylerden biride yemek... gurmeler için bir cennet diyorlar... deniz ürünlerine dayalı taze sebzelerle yapılan yemeklermiş... özellikler tuzlanmış morino, mezgit küçük yılan balığı....

12 Şubat 2007 Pazartesi

İspanya bölgeler

İspanya'yı resimde ki gibi 4 bölgeye ayırarak anlatıcam... Böyle daha rahat olur diye düşündüm... Kuzeyden başlıyıcam... doğu, orta ve güney diye devam edicem... resim google earth'den... benim en sevdiğim servislerden biri... muhteşem birşey...caddelerine varana kadar gösteriyor... google map'de aynı oranda sevdiğim bir servis...

İspanya / Tapas

İspanya garip bir şekilde Türkiye’ye çok beziyor. Tek farkı Avrupa’nın batısında güneyinde içinde olması. Gerçi Avrupa’da bile Fransa ile Almanya yinede İtalya ve ispanyayı garip bir şekilde dışlamaya çalışıyor ama durumları yinede bizden tabiî ki iyi.. İtalya’yı daha önce gördüm bu yüzden daha rahat yorum yapabilirim ama İspanya’yı sadece okudum ve dinledim. Bunlardan çıkardıklarım İspanya İtalya’dan daha çok bize benziyor... etnik gruplar, bağımsızlık savaşları devamlı işgal altında olmak, değişken coğrafya, Akdeniz iklimi arada denizde olsa Afrika’ya komşuluk..... insanlarının da bizden çok farklı olmadığını düşünüyorum. Akdeniz insanı nereye gidersen git aynı.... İspanya da yenilecek en güzel yemek anlatılanlara göre tapas. Barlarda içkinin yanında çerez diyebileceğimiz yemeklerin genel adı. Suşi gibi küçük porsiyonlu peynir et balık ve sebzeden yapılıyorlar.

11 Şubat 2007 Pazar

Garip

Garip geldi bu iş şimdi bana...bir blog okudum adam 2001'in 6.ayından beri yazıyomuş...başlarda sapıtmış biraz ama aradan 6 yıl geçince büyümüş heralde artık daha aklı başında şeyler yazıyor gibi...adamı eleştirmekten değilde blog çılgınlığının boyutunu anlamak için yani... ee artık bende bunun bir parçasıyım...ilginç :)
Yani acaba diyorum... kendi kendine konuşana deli derler ya..deli olmadığımızı kanıtlamanın bir yolumu bu...yazıyorsun anlamlı, anlamsız...belki biri okur...okursa okur, okumazsa okumaz....ne biliyim kafam karıştı...
Ben aslında gezi manyağı olduğumu ispatlamak için yazmaya karar verdim...
çok mu geziyorum? hayır... Neden? Gezmeme param yetmiyor (daha doğrusu seyahate)... Aslında küçük bir geziye yeterde benim planladıklarım en az iki aylık bir program...İstanbul'dan başlayıp, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Portekizi kapsıyor olması. Öyle sadece başkentleri gezmek beni kesmiyor illa bütün ülkeleri aynı seyahatte gezmem gerek... bir kerede gezicem bütün avrupa bitecek.. nedir bu zorunluluk bende bilmiyorum.... kendi kendime söz geçiremiyorum...devamlı planlıyorum ama uygulama yok!!
Buraya yazıcam hepsini... nerelere gideceğimi, nasıl gideceğimi...bir de böyle deneyelim...bakalım başarabilecekmiyim...belki sonra... gezip gördükten sonra yorumlarımıda yazarım...inşallah :)

Merhaba

Merhabalar

Bu ilk yazım olacak. blog'u oluştururken pek düşünmedim. Yazmaya başlayınca aklıma birşeyler gelir zannediyorum...

En iyisi blogun isminden başlıyayım...Ogu ismi benim lakabım gibi... sadece sanal alemde değil gerçek hayatta da yakın çevrem bana ogu der. 10 sene önce konuşmaya yeni başlayan komşumuzun oğlu adımı böyle söyledi ve benim adımda ogu kaldı... herhangi bir dilde bir anlama geliyormu bilmiyorum. Ama bana ogu denmesini seviyorum.