13 Mart 2010 Cumartesi

Bir ikea yolculuğu

Ankara'da yaşamanın bir çok talihsizliğinden biri de henüz İkea mağazası açılmamış olması. Mecburen en yakın İkea mağazası olan İstanbul-Ümraniye'ye gidiyorsunuz. Sabah 6 sularında yola çıkıyorsunuz saat 10.30-11.00 gibi mağazanın kapasında oluyorsunuz.

Her zamanki gibi önce üst kat geziliyor. Restoranda yemek molası verilip isveç köfteleri mideye indirilip enerji toplandıktan sonra alt kata asıl alışveriş kısmına geliniyor. Bizim gibi uzaklardan geldiyseniz ve çevrenizde İkea'ya gideceğinizi biliyorsa bir anda cep telefonunuza sms ler gelmeye başlıyor. ürün kodları, adetler... tam işiniz bitmişken tekrar geri dönüyorsunuz. Gelecek seferler için kataloglar alınıyor. Biri yük ikisi normal sepetlerden 3 sepeti kasadan geçirip torbalamak da baya vakit alıyor. Ama bitti sanmayın. Kasalardan hemen sonra markete geliniyor, sırada market alışverişi var. Malum yol uzun biraz kurabiye, biraz çikolata ev için hardal, reçel alınıyor. Sonunda binanın dışına çıkıldığında sıra aldıklarımızı arabaya yerleştirmeye geliyor. Allah'tan araba büyükte pek sıkıntı yaşamıyoruz. Saate bakıyoruz 16.00


Saat 20.30 sularında Ankara'ya varıyoruz. Macera bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz önce eşyaların eve taşınması var. Bir elin nesi var iki elin sesi var hesabı kalabalık ve asansör yardımıyla eşyalar bir çırpıda antreye tıkılıyor. Soluklanmadan eşyalar kategorilerine göre odalara mutfağa dağıtılıyor. Sıra büyük parçalara geliyor. Antrede paket açılıyor ve ...

Aman tanrım kırık-çatlak... Tarif edemem insanın başından kaynar sular dökülüyor. Ama paniğe gerek yok. Müşteri hizmetleri aranıyor, ürünün fotoğrafları faturası mail atılıyor. Sabah'da ürün kargoyla İstanbul'a gönderiliyor. Birkaç gün sonrada İkea ürünün kontrol edilmiş bir yenisini ekstra hiçbir şey talep etmeden adresinize gönderiyor. Mutlu Son...