24 Ağustos 2010 Salı

Buğdaylı Yeşil Mercimek Salatası


İlk Yemek Tarifi Yayınıma hoş geldiniz. Bir kaç yemek blogundan benzer tariflere baktıktan sonra kendi tarifimi yarattığımı zannediyorum. Pazar günümü yeşil mercimek, buğday ve nohut haşlayarak geçirdim. Çalışan hanımlar için önceden hazırlık yapmak her zaman yararlı oluyor. Hepsinden bolca haşlayıp çorba veya yemeklerde kullanmak için büyük miktarlarını buzluğa kaldırdım. Bu nedenle de salatayı yaparken ölçü falan kalmadı, herşey sizin damak tadınıza kalmış durumda. Tarife gelirsek;

Buğdaylı Yeşil Mercimek Salatası;

Malzemeler:
Haşlanmış Yeşil Mercimek (miktar size kalmış)
Haşlanmış Buğday (yeşil mercimeğin yarısı kadar)
1/2 demet dereotu
1/2 demet maydanoz
3-4 dal taze soğan
2 domates
nar ekşisi, zeytin yağı, tuz

Yapılışı:
Haşlanmış ve soğumuş mercimek ve buğday salata kasesine alınır. İnce doğranmış yeşillikler ve domates ilave edilir. Nar ekşisi, tuz ve zeytinyağıyla tatlandırılır.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir İstanbul Gezisi

Tatilden dönüşümüz 15 gün olmadan kısa süreli bir İstanbul gezi fırsatı çıktı. Eşimin işi vardı bende bir gün izin alarak ona eşlik ettim. Ağustos sıcağında biraz zorlu oldu ama gezmek her şeyden güzel...

Seyahatimize bizim için bir klasik olan trenle başladık. Perşembe / Fatih ekspresi 23:15 Ankara'dan Haydarpaşa'ya. Cuma / Haydarpaşa'ya 7:30 gibi varması gereken tren tüm hat boyunca o kadar çok yerde durdu ki 9:00 gibi ancak varabildik. Haydarpaşa'dan genelde klasik vapurlarla Karaköy'e geçeriz ama bu sefer Turyol'un kilerle geçtik. İyi kide böyle yapmışız çünkü Turyol iskelesi Tünel'e daha yakın. Elinizde yükünüz olunca bu ayrıntı önem kazanıyor.

Tünel ile İstiklale çıktık. İstiklal'de Tünele en yakın Starbucks da kahvaltımızı ettik. Eşyalarımızı bırakmak için otele gittik. Beyoğlu Öğretmen evinde yer olmadığından Booking.com dan Tulip City Taksim adında bir otelden yer ayırtmıştım. Otelin adından taksim de olduğunu zannedebilirsiniz ancak otel Meşrutiyet Caddesinde tam da Öğretmen evinin karşı çaprazında bulunuyor. Otelin fotoğraflarına bakınca insan biraz tedirgin oluyor ama gidince anlıyorsunuz ki tedirgin olacak bir durum yok. Gayet düzgün bir otel. Arka sokaktaki bar ve diskolardan gece geç saatlere kadar bir miktar müzik sesi geliyor ama bu bölgede gürültüsüz bir otel bulmak mümkün değil. Odalar buralardaki otellerin çoğunda olduğu gibi küçük ama ihtiyacınız olan her şey mevcut yalnız tuvaletin havalandırması konusunda biraz daha çalışılması lazım.

Bu kadar otel tanıtımından sonra... eşyaları otele bıraktık ve İstiklal turuna çıktık. Bir ucundan öbür ucuna kitapçıları dükkanları gezdik. Starbucks da küçük bir moladan sonra Mc Donalds da karnımızı doyurduk ve odamıza yerleşmek için otele gittik. Odamıza yerleşip üstümüzü değiştirip tekrar yollara düştük. Eşim'in işi metronun gayrettepe durağındaydı bende onu beklerken levent durağında inip Metrocity'e gittim. Aslında Kanyon'a gitmeyi planlamıştım ancak metrodan çıkınca yüzüme çarpan sıcaklık beni Metrocity'nin içine attı. 1-1,5 saat sonra eşim de bana katıldı. Yine Starbucks da küçük bir moladan sonra dinlenmek için otele geri döndük.

Saat 19:30 a kadar otelde dinlendikten sonra tekrar İstiklal'e çıktık. Geze geze balık pazarına gittik. Şampiyon da ekmek arası midye yedik. Yemek sonrası Taksime çıktık. Park da kurulmuş olan el sanatları sergisini gezdik. Dönerken tekrar Şampiyona uğrayıp bu sefer kokoreç yedik. Otele vardığımızda hiçbirşey için halimiz kalmamıştı. Deliksiz bir uyku çektik.

Cumartesi / Otelde kahvaltımızı ettikten sonra önce Tünel sonra Tramvay ile Kapalı Çarşıya gittik.


Daha önceki gezimizde tam anlamıyla gezemediğimiz çarşıyı bu sefer ağır ağır tadını çıkartarak gezdik. Sıkılınca Çarşının Nuru Osmaniye kapısından çıkıp Cami'nin yanından Nuru Osmaniye Caddesinde yürümeye başladık. Bu arada Nuru Osmaniye Camisi restorasyon çalışmaları nedeniyle kocaman plakalarla neredeyse tamamen kaplanmış durumda, Camiyi görmek imkansız. Kapalı çarşı gezisi ve sıcak bizi perişan etmişken karşımıza tanıdık bir yüz Starbucks çıktı. Yine küçük bir moladan sonra Yerebatan Sarnıcı hizasından tramvay yoluna çıktık. Tramvay yolunu izleyerek Sirkeciye kadar indik.

Yolda Hayyam pasajına uğradık. Hayyam pasajı 2.el fotoğraf makineleri ve aksesuarları satılan bir pasaj, burası eşimin ilgi alanına giriyor. Pasaj gezisinden sonra daha önce görmediğimiz Mısır Çarşısına gittik. Kapalı çarşıdan satılan ürünler açısından pek bir farkı olmayan mısır çarşısı turundan sonra Yeni Camii önündeki tramvay alt geçidinden Eminönü'ndeki İskelelere çıktık. Buradaki amacımız bu gece yapmayı planladığımız Mehtap turu hakkında bilgi edinmekti. Yanlış iskeleden de olsa bilgi edindik, görevli bize saatinde gelince binersiniz problem olmaz dedi. Gerekli bilgiyi edindikten sonra biraz dinlenmek ve karnımızı doyurmak için Sirkeciye geri döndük. Molayı mısır çarşısına giderken önünden geçtiğimiz Köfteci Ramiz de verdik. Yemeği yedikten sonra bir ağırlık çöktü akşam ki mehtap turuna kadar dinlenmek için otelin yolunu tuttuk.

Otelde iyice dinlendikten sonra saat 18:00 gibi İstiklale çıktık Mehtap gezisinde yemek problemi olmasın diye BBQ Chicken'da karnımızı doyurduk. Tünel ve Tramvay ile Eminönü Boğaz İskelesine ulaştık. Saatinden 15 dakika önce gelmiş olmamıza rağmen iskele dehşetti. Acayip kalabalıktı. Vapur Bostancı, Moda ve Kadıköy'e uğrayıp sonra Eminönü'ne geliyormuş. Yani anlayacağınız vapurda dolu geldi. Açık hiç bir yerde yer yoktu. Kapalı kısımlar kalmıştı. Neyse kaderimizi küsecek halimiz yok, bu arada adam başı 20 TL vermişiz mutsuz olamayız. Kapalı kısımda da olsa açılabilir bir pencere önü bulup oturduk.


Vapur Eminönü'nden sonra Üsküdar, Beşiktaş, Ortaköy ve Çengelköy'den yolcu alıyor ve önce Rumeli Kavağına sonrada Anadolu kavağına gidiyor. Anadolu Kavağında 1 saat mola veriyor.


İster Rumeli ister Anadolu Kavağında inip balıkçılarda yemek yiyebilirsiniz. Tabii biraz hızlı olmalısınız. Biz şahsen önceden yemek yediğimiz için inmedik. Vapurun üst katında açık alanda yer kaptık. Dönüşte rüzgar esintisinde açık havada daha güzel bir manzarada geldik. 23:00 gibi Ortaköy'de kendimizi vapurdan attık. Gezi güzelde biraz uzun sürüyor. 19:15-23:00 hatta Eminönü'nde insek 23:30 hatta ve hatta Bostancı'dan binip orada inecek olsan 18:10-0:35 6,5 saat.

Ortaköy'de hayat daha yeni başlıyordu. Kafelerden birinde oturup bir şeyler içtik, ara sokaklardaki tezgahları gezdik. Tüm günün yorgunluğu üzerimize çökmeden caddeye çıkıp taksi aramaya başladık. Bir an için keşke burada inmeseydik diye düşündük tam pes etmek üzereyken taksiyi bulduk. Beşiktaş'a kadar acayip bir trafik vardı ama sonunda otele geri döndük. İnsan o kadar yorgun olunca acaba yatağa ulaşabilecek miyim diye düşünmeye başlıyor :)

Pazar / Güne eşyalarımızı toplamayla başladık. Kahvaltımızı ettikten sonra eşyalarımızı otelin emanetine bırakıp check out yaptık. Yine Tünel, Tramvay ama ek olarak M1 metro hattıyla beraber Forum İstanbul'a gittik. Tramvaydan Yusufpaşa durağında inip Aksaray Metrosuna aktarma yapıyorsunuz ama aktarma biz Ankaralı'ların Ankaray-Metro aktarması gibi değil. Yusufpaşada inip 450m kadar bir mesafe yürüyerek Aksaray durağına ulaşıyorsunuz. Buna da şükür tabii :) Bu yolculuk tam 1 saat sürüyor ama Allah'tan Forum'un içine çıkıyor.


Saat 16:00 otobüsüyle Ankara'ya döneceğimiz için çok vaktimiz yoktu ama Turkuazoo'yu gezmeden gidemezdik. Biraz pahalı olmasına rağmen çok güzel bir yer ve bence gezilmeli.

Turkuazoo'dan sonra Decathlon ve İkea'yı gezdik. Öğlen yemeği olarak İsveç Köftelerimizi yedik. Forum İstanbul'un geri kalan kısımlarını pek gezemedik ama zannımca Türkiye deki tüm ünlü markaların mağazaları mevcut. Forumun tamamını gezmek en az bir gün sürer.

Saat 14:00 gibi dönüş yolculuğuna başladık aynı yolla Metro, Tramvay ve Tünelle İstiklale ulaştık. Simit sarayında limonata molası verdikten sonra otelden eşyalarımızı alıp İstiklal caddesinden Gümüşsuyu'ndaki otobüs servis noktasına ulaştık. 16:20 gibi de İstanbul'dan Ankara'ya bu sefer otobüsle dönüş yolculuğumuz başladı. Saat 22:00 gibi de Söğütözü'ndeydik.